Savcı Esra: Niye geldin?
Behzat: Sen niye ağladın?
Savcı Esra: Geçti gitti boş ver..
Behzat: Çık çık çık… Geçmedi gitmedi, sen niye ağladın?
Savcı Esra: Behzat sen akıllı bir adamsın ama konu kadınlara gelince biraz salaklaşıyorsun galiba.
Behzat: Hee.
Savcı Esra: Ben sana diyorum ki adamlar gelip seni alacak, gideceksin. Bu işin sonu yok! Belki senelerce tutuklu kalacaksın, ne zaman döneceğin belli değil, senin umurunda değil. Ağladım… Çünkü seninle konuşamadım. Ağladım, çünkü sen beni görmüyorsun. Ve ben seni seviyorum.
Behzat: Ama ben bunu bilmiyordum.
Savcı Esra: Bilmiyorsun… Tabi nereden bileceksin. Sen ancak birisi öldüğünde duygusal yaklaşıyorsun. Senin duygu radarına girmek için illa ölmek mi lazım Behzat?
Behzat: Yok, hayır. Yapamam ben.
Savcı Esra: Haklısın. Cesaretin olmadan ne yapacaksın ki? Hayatımda tanıdığım en korkak adamsın. Herkese meydan okuyorsun ama kendi duygularından korkuyorsun. Geçmişe saplanıp kalmışsın. En büyük felaketler senin başına gelmiş dimi? En büyük acıları sen çekmişsin, ben hiçbir bok bilmiyorum ki. Acı nedir? Bilmem. Yalnızlık nedir? Bilmem. Dünyanın ekseni kaydı Behzat, 12 cm yerinden oynadı sen bana 1 cm bile yaklaşmadın! Saplantılısın…
Behzat: Hee, ne güzel söyledin. Saplantılıyım ben. Benden bir b.k olmaz, biz seninle hep kavga ederiz, mutsuz oluruz biz seninle.
Savcı Esra: Mutsuz olalım, ne var! Biz de mutsuz oluruz. Ben seninle mutsuzluğa da varım.